Skip to main content

Tüm Koltuklarına Binmediğin Aracın Şoförü Olmamalısın (doğa mı insana insan mı doğaya?)

Şoför, bir aracı yönetir. İçindekileri ve kendini korumakla ve bir hedefe varmak ile yükümlüdür. Yüküm ise yükten gelir. Yüküm, Yük'ün zorunlu hâline denir. İfade etmek gerekirse şoför yükünü aldıktan sonra yükümlülüğünüde almıştır, yani o yükü bir noktaya sağ ve sâlim bir şekilde ulaştırma zorunluluğu vardır. Aksi hâlde hâyatına ve/veya kârına zeval gelir. 

Şoför, bir aracı yönetir. Bu araçta tam hâkimiyeti kurmak zorundadır. Bu sebepten ona hüküm yetkisi verilir.  Hükmetmek hâkim olmaktan gelir. İfade etmek gerekirse şoförün araca hükmedebilmek için hakim olması zaruriyeti vardır.  Hâkimiyet ise ancak içerisinde bulunduğu aracı tanımasıyla gerçekleşebilir. Bunun için detaylı olarak aracı incelemesi gerekmektedir.

Müdür, ekibi yönetir.

Bilinçdışı, insanı yönetir.

İhsan, insanı yönetmelidir.

İnsan, devleti yönetmelidir. Cumhuriyet, arapçadaki cumhur(halk) ve aidiyet takısı olan -iyet 'ten gelmektedir. Yani cumhuriyet, halka ait demektir. Ancak halk, en büyük günahlardan biri olan günahtan kaçma eyleminin sonucunda halka ait olana ait oldu. Bu durumda belli bir zümreye ait bir halk hâline geldi cumhuriyet. Hemde bu ilân edilişinden 3-5 saniye sonra oldu. 

 Öyleyse,

Doğa mı insana ait, insan mı doğaya?

Aslında cevap, sorunun yanlışlığında gizli. Bilim, bize her şeyin deney ve gözleme dayalı olduğunu idda etti. Bizde buna kandık. Bazı şeyler, sıfır ve birden çok daha büyüktür. Birden büyümüştür hemde. Emir gelmiştir ve büyümüştür. "Ya" - "Ya" düşüncesinden çıkmadığımız sürece ne şoför aracı, ne insan devleti, ne ihsan insanı nede müdür ekibi yönetebilecek. Asla tamamen karanlık olmaz dünyada, asla tamamen aydınlık olamaz. Zifiri karanlık, ancak ışık olduğunda görülebilir. Görüşümüzü değiştirdiğimizde, "zifiri" olarak adlandırdığımız karanlığın içinde "Hem" karanlık "Hem" 'de aydınlık olduğu görülebilir. Yani doğa ve insan bir bütündür, "Hem" doğa insana "Hemde" insan doğaya aittir.

Sonuçta insan "Hem" sağ "Hem" 'de sol gözüyle görür.

Sonuçta hayırda Allah'tandır Şerde.

Hallac-ı mansur, 922 yılında En-El Hak derken bunu farkındaydı, "Hem" gözleyenin "Hem" 'de gözlenenin bir olduğunu anlamıştı. 

Bu sebepten bilim, kuantum fiziğine oldukça havalı olan "Olasılıkların Fiziği" adını taktı. Ardından bilim, gözleme göre değişimi tattı. İlk kez bilim, her şeyden şüphe etti. Bir şeyi gizlemek, onu toplumda daha ön plana çıkartır. Bunu destekleyen deneyler;

  • Forbidden Fruit Paradigm (Yasak Meyve Paradigması):
  • The Reactance Theory (Tepki Kuramı)
  • The Boomerang Effect (Ters Etki)

Bilim bu sebepten, gizlemedi. Ayaklar altına serdi. Nerede sahte kârperest büyücü, spiritüelist varsa ağzına dolanmaya başladı. Değeri yitirildi. 

İnsan, sadece gözlemleyerek dünyayı etkiler. Doğa ise gözlemlenmek ve tefekkür etmek içinde yaratılmıştır.

İnsan, gözlemleyerek dünyayı etkiler.

"bir adam eşeğini bağladığı kazığı başkaları da bağlar niyetiyle çıkarmaz, bir kör adam gelip çarpınca başkaları da çarpmasın diyerek yerinden çıkarır. Kazık aynı kazıktır ama aynı kazık da değildir aslında."