Skip to main content

Sınır

Simsiyah bir çember çizdim etrafıma. Dışına süpürdüm rahatsız olduğum her ne varsa. Durmaksızın süpürür oldum. Ben süpürdükçe etraf daha da dağıldı. Bir rüzgar esip geri çemberin içine taşıyordu her şeyi. Kapı pencere yoktu ki kapatayım. Ya duvar örecektim ya da bu çemberi terk edecektim. Olduğum yerde çivilenmeyi seçemedim. Çemberi de bırakıp gidemedim. Çemberden çıkarsam ayağıma bulaşır etrafa yayılır sandım. Nereye gitsem ayaklarımda kara leke. Saklamaya çalışsam daha da siyaha bulanırım her seferinde. Oraya yolumun düşmeyeceğinin de garantisi yok hem. Ne ardımda bırakmalı ne de burda kalmalıydım.
Aldım elime süpürgeyi sildim çemberi. Gözüme takılan bir iki eşyayı çantama koydum. Havada asılı bazı hisleri de kalbimin arkasına astım. Dönüp arkama bakmadım.