Skip to main content

Ekmeğin buğusundaki alın terinin içinde yazanlar


her gördüğüm mucizede dejavu oluyorum. cennetin kapılarının açık olması beni günaha sevk ediyor. Nefsime bir lütuf mu yoksa doğuştan verilmiş bir hak mı?  kan ile duvarın karşısında yazıyordu. silahını helada düşürmüş bir eşkiyanın sevdiği avradı yar etmemeleri üzre çıktığı yolda atının öldüğü bir şamanın türbesidir burası. Şaman escobar, hayatını himaliya dağlarında bir yazılımcı olarak geçirdi.En iyi meditasyonunu viskisinin içine attığı tableron çikolatasını yudumlarken yaşadı.ORGAZMın hangi organdan geldiğini anlayamamıştı. En büyük savaşı daima dünyaya olmuştu. Ona göre gemiler aşşağlıktaydılar. İnsanoğluna yakışmazdı elbet aşağıda olmak. Ve tur dağından hira mağrasını bir rahim gibi içerisinde saklayan o dağdan ibret almamışlardı. Bu savaşları verirken daima yanına kadim dostu doktor poyraz termodinamikti. Kumarbazlardı ayrıca. en büyük sermayesini, zamanı kaybetmişti bu uğurda.

Ve hep kendisine şaşırmıştı. Bir akdenizli olarak modern çağ içerisinde rus kızlarına değil rus ruletine duyduğu alâka idi bu şaşırmanın kaynağı. Çarpınsınız dakikası olmamıştı bu şamanın. Uçuk kaçık bir herif değillerdi.

Her 33 yılda bir bu metruk türbede cinayet olurdu. 

Yağmurlu bir günün ardı sıra gelen hevesmişçesine gençliğini yaşardı. Ağlardıda, sıkça ağlardı. Kulakları çınlardı çok, tanrıya her serzenişin karşılıksız kalmasının sonucunda her şeyin hayra vardığı üzerine yazdığı kitabı bitirdiğinde o bekleyişi tam olarak kavrardı. 
Bu kitabı yıllar sonra twitterda din kitabı olarak dağıttılar, İspirtizm yazardı kapağındada.
Doktor poyraz, tanrının zar attığına inanırdı şakaklarının arasında. Kendiside bilirdi gerçeği, bir kumarbazın tanrısı ancak zar atabilirdi, kendi dünyasında.