Skip to main content

Yeni Sayfa

çalar. gırnata çalar. sıkılır can. yıkılır han. gerçekler var. yıkarsın lan işte her şeyi. yıkılmanın anlamıyla başlar, yıkılmayı yıkarsın önce. devam edersin. benimsemediğin gerçeklerini yıkarsın. yakar geçersin. gırnata çalar fonda. devam edersin. balıklar gibi devam edersin. her şey başkalaşır. balıkların başkalaştığı formlar gibi her şey bir noktadan sonra aynıyken bir noktadan sonra başka başka oluverir. olması gerekir. burada edilgenlik yoktur. etken olup her eylemin başında durman gerekir. çizdiklerini silebilirsin de. yazmadıklarını çizebilirsin de.

sınırı gördün uzandın da. yaklaştın. aşağı çektin kendini. nefeslerin sıklaştı. dipleri görmek için. sonra tüm kas liflerinde hissettin o ağırlığı. kafan karışık değil o an, sadece o andasın. o an sadece kendinlesin.
hayatın gibi bu değil mi. indin, çıktın. düştün, kalktın. yükseklerden alçağa da geldin. kırdın değil mi? o an kendinle olan savaşnın zincirlerini elini kanatarak kırdın. bunu yapmalıydın. mesele "insan olarak neyi ne kadar yapabiliyor olduğunu görmek" değil mi şu sikik dünyada. akılcı riskler... deli gibi düşünüp akıllı gibi davranmazsan adın yazılmaz. adın yazılmasın istiyorsan hiçbir şey yapmana gerek yok zaten. aynen bu hayatını sürdürebilirsin. hayat bir bench press demiridir. indirirsin ve kaldırırsın. zorlanacaksın. bitti dediğin yerde patla. tam olarak o kısımdan herkesin suratına patla.

İtekledin. Elinin tersiyle itekledin. Çentik oldun bırakmadın karaoğlan. yıktın lan her şeyi. her şeyi yıktın, yaktın. yekleştin. gençtin, gençsin. denizler gördün, konu bütünlüğünden bağımsız hikayeler dinledin. uzun sokaklarda yürüdün. gördün. kazıdın. devindin. dövünmedin. devindin. yıkılmadın. dağılmadın. noktaladın. yeri geldi siktir ettin. kayıpların oldu. ey okuyan ne olmuş olabilir ki değil mi? avukatın hayatı işte; para, kariyer değil mi? ya başka bir dünyadan geldiysen ve adaptasyon sağlıyorsan. yıktıysan her hayatı...

Dilden başka ne çaren var, ne huzurun var, eskitilmiş yıllarında var. gülhane'de geçen zamanların... roman karakterin haşmet vardı karaoğlan. o dahi orada durdu. duruldu. gömdün, her şeyi oraya gömdün. içindeki bu azgın devi napacaksın. bazen diyorum ya kendime karanlık iyidir. huzurdur. durmalısın. durdurur. çimenler vardı, kendinde çelişmeyen hareketlerin vardı. safkan oradaydın, katıksızca oradaydı. neden oradaydın. şimdi ok yaydan çıktı artık. ok yaydan çıktı. ok yaydan öyle bir çıktı ki hatveleri sayamadım. aldığım her teorik ve pratik derste çok başka idi her şey. bambaşka idi. kaldı o kapalı alanda dili anlaşmış zabıtlar. sevgileşmiş aylar, şeyleşmiş satırlar, senleşmiş eminlikler, nurlu semalar, bulaşmış curcunalar, irem bahçeleri ve daha niceleri....

bir buhrandayım, söylenmiyorum, kabullenip alışıyorum. bir piyano çalıyor, güzel notalardan mülhem, bir davanın ortasında kalıp dava adamı kumaşımı gözden geçiriyorum. defo yok, ithallik yok, def-i bela kabilinden bir fiyaka var. yazıyorum ben de. adliyelerde geçen ömürleri görüyorum, memurları izliyorum, emir altındaki çalışanları görüyorum. adaletin odağında... adaletini sikeyim dünya demek bana yakışmasa da "adaletinin anasını sikeyim dünya" demek de bir sakınca görmüyorum. görmüyorum. görmüyorum...

istedin, yaptın, bitti...

sinir savaşları geçirir oldum içimde. kendimi bazı kimseleri aklamaya çalışırken buluyorum. hüzün duymuyorum içimde ve yada bir çekingenlik. geleni bırakıyorum artık. hayatın içindeki insanları haksız eylemlerine ettiği değer ile karşılık vermeye başlayalı oluyor bir yedi sene. kendi sınırlarımı korudum her zaman ve korumaya devam edeceğim. bu benim HAKKIM.

kelimelerin de bittiği noktalardan sonrası için nedir planın. planın dşyorum.. pes etmek yok çünkü. pes etmek... yok pes etmek... çalar arkada hayatın. zamandan çalarsın zaman senden çalar. seviyorsun bu hayatı bu belli. belli ki bu denli siklemedin her şeyi. hadi artık itiraf et. seviyorsun bu hayatı. hem de öylesine seviyorsun ki. plansızca harcadın zamanını. kafayı daldırdın hayata. çaldı durdu zaman. çaldı durdu hayat. son büyük savaşındasın. son büyük savaşınasın... ve evet son büyük savaşındasın. ne anlarlar. ne anlatabilirsin. yolda hayal kırıklıkların olmadı. hayaş kurmadın. hedefledin yaptın. dünya gelse pişman olmazsın artık. bunu sen istedin. evet bunu tam olarak. sen istedin. öyle bir istedin ki. arzularcasına... her şeyden kopuş zamanı geldi mi kafanda antikonformist bir hayatı devredeceksin... devrin daim olacak belki de. belki de son. bir son... ama şu aklında ki. sen istedin. hayatının devrimini sen yaptın. acısını çektin. tatlısını yedin.. hayatın arkada çalar ve sen yürürsün... hep yürüdün... evet bir boşlukta mı kaldın. sanmam. o sadece bir "yoksulluk" hali... açıldın. kadıköyde açıldın. o yaşlı adamla karşılaştın... bir sabahtı. güzel bir sabah. ama sen güzel bir yerde değildin. herşey güzeldi ama sen değildin. "sen" değil, sen değildin. kaçtın. okudun. savaştın. her şeyinle kaldın. her şeyi siktir edip attın. hem de her şeyi.

yardım et Allah... Yardım et... her şeyimle buradayım. nefes al... nefes ver.... Yardım et...

her şey daha iyi. iyi oluyor. iyiden iyiye geçiyor ilerliyor. yol alıyor. tek yol kalıyor geriye... ölümlüler olarak sebat ve doğruluk... ritimlerden de bu sesi alıyorum. her şeyden bu sesi alıyorum. kutsal olab tek şey vatandır. gerisinin kıymet-i harbiyesi yoktur. bir toprak parçasından ibaret olmayan bir bütün. her şey hemde her şey burası... işini kaybedebilirsin... sorun yok en dipten başlar zirveye çıkarsın... aileni kaybedebilirsin. sorun yok. yas tutarsın o yası içinde yaşar ve yenisini kurarsın. yeni bir aile... her şeyin bir yedeği vardır. iki şey hariç. can ve vatan. o canla da vatanı yedeklersin...

eskimeyene bak. eskimeyenle ol. eskimeyenin tavrını şiar edin. geçmişle olan savaşın geleceğe olan hasretini şimdiye olan arzunla harmanladın. ortaya sen çıktın. bilincin çıktı. yoksa bedenin toprak olacaktır şüphe yok. kat'i... ilkesel duruşuna kalibrasyon ayarı yapman gerektiğinde kalibrasyonun "aklın" olmalı. geçmişten senin büyüğün çıkar bir sorunla gelir. o an öğrenirsin ki senden büyük değil kimse. bilincinle sen boyut dışısın. herkes bu bilinci beslemeli. bedenini değil. buruşmuş derdiyle bir tepede sana derdini anlatır. oysa ki ne haşmetliydi evvelden.... sen ise büyüdün. yaşadın. yaşlanmadın. yaşadın. ve devam ettin. bir piyano ve ritim gibi devam ettin müzikale. kendi doğrularında devam ettin hayatına buan mukabil ve böyle ilerlemenin karşılığı olarak Allah sana yollar açtı. Allah inancını sorgulamıştın. referansına vardın. Allah'a olan inancınla devam ettin hayatına. var olanı, varlığından ötürü sevmedin. var olanı yok olma ihtimalinden ötürü de sevmedin. unutma; olanın olmayana, bilenin bilmeyene borcu vardır. cennet katında kocasız gelinlerdi her bir saniye...

ötelerden bir alıntıyla yazıyor yazılıyor ve devam ediyor işte böyle yaşamak. hayat gibi bir atonal sistemde eriyip giden hayatlardan bir parça ışıltı yayan nefesleriz. bazen devleriz. bazen de her zaman devleriz... onlar ise daima küçükler. o kadar küçükler ki savaş suçu işleyecek kadar yavşak, adi ve bir o kadar da orospu çocukluğu ihtiva eden insan müsveddeleri... kopart etimden bu raşanlığı... bu titrek ve algoritma ihtiva eden yavşaklığı...

çünkü haşmetliler erir. gözlerinde yıllar sonra erir. bunu gördün. yaşlanmaları gördün. titrekliği gördün. haysiyet anlatanların insanlığını gördün. hasyiyetsizce kızgınlıklarını gördün. aklen sürdün bu zamanı. mahsül verdi. mahsüllerinden yararlanmayı es geçerek yaşadın. daim olan istikamet, hedef. can ise en fazla bir mütemmim cüzdür. hepsi şimdilik bu kadar.

karanlık...

Eski zamanlardı... bundan bir onbeş yıl kadar önce. değişmeyen tek şey var. düşünce sistematiği... kursak doldu. çar çakal ortalık... 

varolanın sübuta ermesiyle başlayan performans kaygısı insanları birbirinden kopardı. homo homini lupus...

kalabalıklarda beliren, insanların kalabalıklaştıramadığı, şimdiki zamanın kullanışlı "şey"leri ile kalabalıklaşan bir dünyada insanlar ne kadar özgür olabilir. bu bir soru değildir. bu cevabı belirli bir cümledir. 

kırsaldan kente eğitim için gelip özünü kaybedenler... insanların, "ben özgürüm" adı altında ortaya koyduğu vizyonsuz pekiştireçleri ile çizgisiz bir topluma dönüştü dünya halkları. 

her boka kanıyorlar. vatanın toprağına ihanet edenleri yüceltmek gibi. binlerce canın kanı elinizde orospunun evlatları. 

duyguları sömüren orospu evlatları sözüm sizedir...

gri kaldırımların çatlaklarındaki yansımaların sese dayalı huzurunun merhalesine duymadığım sefasız saygısızlığın şerefini yaşadım amına koyayım... izin vermedim izin aldı izin vermedim izin istedi izin vermedim gizlice baktı izli bir yapısallığın gizinde kaldı bütün hevesi. çok da sikimde amına koyayım. en eski yakuzaların performansına ferforje iliştirdik amına koyayım hayırdır. geri de değil... ileri de... en ilerinin de ilerisinde. toplamsal sembolün n.(n+1) i gibi ileride gene diyeceğim "amına koyayım çok da sikimde."  hayatın bütün yapısallığı ile yapısızlaşmasının burzum'un müziği ile alakası kadardır huzur insanlarda. sınırlı sayıda.. numerus clausus...

cum vitia procunt peccat qui recte facit...

başladığında hayal ettiğin nooktadasın. bu sürece gelene kadar da zaman bir hayli geçti. koparttın attın. zamanı da hayatındakileri de. yıktın attın geçtin. kolay olmadı kolay görğnse de. ama pişman değilim. pişmanlığıma sığınmadım çünkğ pişman olmadım. duygusal biri değilim zira. evet duygularım var ancak duygusal bir yaralı ceylan değilim. yapılması gerekeni yapmazsan var olamazsın. vesselam...

sırtlandığın yük kemiklerini çatır çatır kırıyor. gün gün yaşlanıyoruz. her zaman bir sonraki zamanı kovalıyoruz. nefes. nefes. nefes. nefes. nefes. nefes. nefes. menfez. menfez. menfezden giren nefes. nefislerden damlayan nefes. menfezlerden damlayan yağmur. varlıktan doğan yokluk. geçmişten doğan enerji. zararlı otoritelerin bitimi ve montesque'nun hayali ve benim nefesim. nefes al dur. nefes ver. zorda kaldığın her an y.....

ALLAH'A ŞÜKÜR...

sorsan da anlasan da paklansan da koşsan... koştukça dursan. dursan da koşsan. yürüsen de izlesen. izlesen de durup yine de görsen de koşsan da akılndan çıkanları tutsan. tutsan da sorumlu olsan. olsan da müzik başlasa arkadan. aynı notalar dönse de dursa. denesen de varsan. en uca denesen de varsan. varlık göstersen de görsen. varlık duysan da oynasan. insanlara oynamasan. oynasan da oynamasan. kalleşlikle savaşmasan. savaşmasan da dursan. kem gözlerini görsen de dursan. dedim ya işte durdukça da dursan. aklının reddettiğini görsen de dursan. .. .. .. .. .. .. .. ..

ALLAH'A ŞÜKÜR...

terbiye zamanı... 

kısa bir varlık. derli toplu bir yokluk. beyaz bir görüntü. siyah bir görüntü. beyaz bir dokunuş. bulanık bir dokunuş... yeşil. ıslak bir yeşil. koku biraz. giz alanının yokluğu ve daha fazla o an... beyaz bir dokunuş... nurlu bir gül beyaz bir görüntü... dağınıklık... bulanıklık.... sırtımı duvara ver(dim). zaman ilerler. toprakla bütünleşen damlalar. sokaklarda savaşlar. tehlikeler. çöplükte krallık... faydasız sigortalar. adem havva misafirdi... gözlerimde gördüklerin ters bir etki yaptıysa da sırtını duvara ver yine de.. karman çorman herşey. her kelime her şeyle içiçe girmiş durumda. geç kalmışlık. herkesten farklı bir noktadasın. bunu bir tek sen ve bir kaç dostun bilir. artık eski neşem yok. sebebini biliyorum ve bu geçecek. geçmese de sorun yok. yaşadık. yaşadım. bililyorum... 

ALLAH'A ŞÜKÜR...

ekrandaki yansımanın arkasıda görünen beyaz yansımanın nedeni bir yararlı otoritedir. perdenin engelleyemediği güneş. öyle ya karanlık aydınlığa gelemez. aydınlık karanlığın içinden geçer ama. teknik olarak kullandığın fonetik jargonların etkisinde kalan üç kişinin gölgelerinin kokusundan yayılan yansıma seslerin arkasında oluşan derinliğin içerisinde kaybolmaya başlayan bir insanın varoluşsal sancılarını sikeyim. arz ederim. teşekkür de edebilirim. rica de edebilirim yada hiçbirini tercih etmem. tercih etmek.... tercih etmek... tercih etmek öbeğinin oluşturduğu serbestliği sevmiyorum. sevmeyi de tercih etmeyeceğim. varoluşsal jargonların içerisinde bir bok yapıyormuş gibi takılan insanların özgürlük algısının genişliği kadar geniş olan dünyada uzaydan atlamak bir erdemdir. uzaydan atlayıp dünyayı denk getiremesek ne güzel olur. siktir olup gitsek o şekilde bilinmezliğe. 

kontrol edemediğin şeyler. her şey yarım yarım. yarımlık bile yarım. çeyrek bile çeyrek. bir su damlasının dörtte birinin dibine battı dev yük gemileri bugün... hey hey hey.. hey gidi hey. soğuk havalar hey. sarkık beyaz gömlekler hey. kontrol... kontrol... yakıların kontrolü.. heyhat. allah yardım et... bu yükü çekmiyor çekemiyoruz.. bir noktada kendimizden yiyoruz. sen allahsın. ben değilim. biz değiliz. sensin her şey. teknik olarak burada devreye girmen gerekiyor. burada. tam bu cümleler akıldan geçerken... kısıtlı fonksiyonelliğin gelişim alışkanlığında kaldım...

yazdıklarımdaki hırs ve haraset gençliğime kefarettir... zafer biraz da hasar ister...

auctoritas sine qua non... dolunay görülür. boğaza kementle fecileşir.