Emanet hayatlar
Emanet bir hayatı esaret altında yazıyorum. Farkı yok ne daktilonun ne klavyenin ne de çivi yazısının. Ne de olsa her birinin nevi şahsına münhasır çıkardığı sesler var. Var ile var olup harfler dizisiyle sonsuzca bir sonsuzluğa erişiyorlar sanırdım. Oysa Sokrat; sonsuz olan idea hacı diyor. Düşünüyorum ve düşlüyorum. Hak vermeye yakın bir yerlerde paraşüt açıyorum. Yükselen hislerime aldandığımdan düşüşe geçen hayatımı göz ardı ediyorum. Sonsuzca bir kelime iken yalnızca sonsuzluk oluveriyor ve bu sonsuzluk kelimeden mi yoksa duyanın zihninde oluşuveren ve süregelen mütenahi bir sonsuzluk muydu, bilemiyorum. Yumurtanın tavuktan çıkışından değil de geri götüne girdiği an son bulur bu karmaşa belli ki.
Böyle olmamalıydı, şüphesiz. Zihnimdeki dünyanın dış dünyaya açtığı savaşa ölü doğmuş bir anlaşmayla katılan hayallerim durmaksızın sızlayarak ve sızlanarak savaşmaktalar. Tam şu an 3. dünya savaşı kopsa hayatımda olacak yegane ve tek değişiklik siyaset bilimciler tarafından dünya-dünyalar savaşının ete kemiğe bürünüp gerçekleşmesi oluyor olurdu. Tanrı bize hata yapma fırsatını verdi ama yapılan hataların bedelinden ve ağırlığından bahsetmedi belli ki veya ben tam o sırada hatalar yapmakla meşguldüm ve duyamadım.
Tamamlanmış bir ömür yaşamak istiyorum. Bir kere olsun bir şeyleri anlatmak zorunda kalmasam kendi içimde yaşayıversem diyorum. Çünkü dünyanın bana dayattığı tatsız gerçekler can sıkıyor. Bok gibi şarkılar dinliyorum mesela oysa içimde sonsuzca istek var güzel bir müzik dinlemeye dair ancak dünyada bir karşılık bulmuyor veya karşıma çıkıvermiyor. Cehennem denilen şey belki ruh gibi yüce bir enerji akışını yoğunlaştırıp beden hapsine tıkılıp saçma sapan işler ve şeyler için çabalamak zorunda olmaktır bunun yanında zaman denilen mefhum kavramda cabası.
Bu bir deneme değildir hele ki monteyn denemeler hiç değildir. denemeyi bırakalı çok oldu. Bir şeyin olacağı varsa olur inancındayım. Olmayacağı varsa da çabalamaktan çapalanan içimde ki çocukluktan ve berzahtan getirdiğim şu tertemiz ruhum hırpalanmakta.
Gördüklerimin rüya olduğunu düşündüğümde empat kişiliğimin olaya müdahil olmasıyla birlikte tam tersini düşünüp başkasının rüyasına konuk ediveririm kendimi. Ben kavramı bir türlü oturmadı bende. Benliğim mi bana büyük geliyordu yoksa bedenimin içinde bir yerlerde aradığım benliğim ben daha farkına varamadan benden oldukça uzaklaşmış durumda mıdır bilemem.
Haddimi de bir bilebilsem her şey tamam olacakmış hissi kaplıyor ayak bileklerimi. Hızlı bir ameliyatla ayak bileklerimdeki damarlar omuriliğime eklenerek terfi ediyorlar ve bende had bilmeye özen göstermemle birlikte hadsizlik batağına düştüğümü fark etmeden hadsizce bir fikirle bu yazının deneme olmayışına binaen bari şiir olsun diyorum.
Şairin şiirini şiir oluşu yüzünden ayıplayışıdır bu. Özgün ve eşi bulunmaz bir yapıt yapıyorsam da oturmamış benliğimde abes kalır mı acaba sorusuyla baş başa kalıyorum. Ben bunca karmaşa ve kargaşa içerisindeyken tamamlanmış bir ömür yaşamak isteyişime kızıyorum İçimdeki savaşların son bulmamasının yıpratmışlığı, benliğimi oturtabilmek adına gösterdiğim çabalar çapa olup deşiyor içimi.
İşte burada irisiyle ufağıyla bir hayat yaşanıyor. Sokaktan geçenlerin göremediği gözlerimin arkasında yazan satırlar ve savaşlar bunlar. Savaş tarihi kitaplarının kalınlığı İlahi kitapların kalınlığını geçtiği gün bir şeylerin ters gittiğini anlamamız gerekiyordu. Ben anlayamadım belli ki. Anlamadığım yerleri de hayallerim ve kitaplarla yamadım, fakat yaranamadım. Yaralandığım yerde yardım istemeden yararınıza olabilecek yamaları size iliştiriveriyorum. Sevgiyle, esenlikle ve tamamlanmış mutlu bir ömür yaşamanız dileğiyle.
No Comments